23.12.2009

Turkce, sana bir haller oldu?!!

Ben Turkce'nin aslinda ne kadar guzel, zengin bir dil oldugunu reklam yazarligi yaparken anladim. Bir ilanin altina yazi yazarken -ki bunun adi reklamci dilinde ne yazik ki bodycopy'dir- ayni kelimeyi iki kere kullanmamak icin gobegim catlardi. Sonra yavas yavas es anlamli kelimlere, hic kullanmadigim sozcuklere yoneldim. Hem body'leri kurtardim hem de kelime haznem genisledi.

Ama iste canim yurdum medyasi saolsun, insani aptaldan da beter bir halde getiriyor. Aptallik bir durum ne de olsa, yapilacak bir sey yok. Aptalligin beteri hal-i hazirda duzgun olan, tikir tikir giden bir seyin icin etmek.

Medyanin bununla alaksi da programlarda kullanilan Turkce'nin rezilligi. Bir Yemekteyiz fenomeni var farz-i misal. Evet izliyorum kendisini. Sirf sevgi-nefret hastaligim nuksetsin diye. Seviyorum cunku komik. Insanimin televizyona ciktiginda ne hallere geldigini gosteriyor, konusma konusunda ne kadar dar oldugumuzu anlatiyor, guluyorum. Ama tum nefretim de ayni sebeplerden. Cunku kendini sadrazamin sol taraflarinda ikamet ediyormus gibi gostermeye programli insanlarin buna uygun olsun diye abuk sabuk konusmalarina ifrit oluyorum.

''Ben goz karari degil tahminen yaparim yemeklerimi'' dedi kadinin biri gecenlerde. On dakika gulduk, sonra da uzulduk. Kendisinden kadin diye bahsettigimi duysa, kahrindan yataklara duser herhalde, malum artik disi kisminin sifati ''Bayan''.

Zaten milletce cok kibariz artik. Eski kaliplarin hepsi terbiyesiz ilan edildi. Lavabo demediniz mi manasiz bakislar atiliyor suratiniza. Anlamiyorlar ustelik ya da anlamamis gibi yapiyorlar utanacaginizi dusunerek. Kusura bakmayiniz kraliyet mensuplari, biz lavaboya degil tuvalete yani kubura sicariz. O yuzden de mekandan bu sekilde bahsetmeye devam edecegiz.

Orf ve adetlerimizi cilginlar gibi savunan, gelensel degerlerimizin ebedi bekcileri bu insanciklar, konusurken nedense medeniyetin kurucusu gibi davraniyorlar. E komik oluyor o zaman da. Sabah programlarinda durum nedir bilemiyorum, ama beterin beteri var, mutlaka saheserler yaratiliyordur.

Neyse benim telefonumu sarz etmem lazim. Operim.

24.11.2009

Allah devletime zeval vermesin.

Vermesin tabii, yoksa aylik fiyati 1750 lira degerindeki ilaci nasil bedavaya alabilirdim? Ama mumkunse ceki duzen versin. Mesela SGK'yi soyle guzelcene bir elden gecirsin.

Madem yarattin, takip et isyanlariyla aciyorum gunun konusunu: Devlet hastaneleri sorunsali.

Yasayanlar bilir, devlet hastanelerinin liselerden bir farki yoktur. Orada doktorlar sifatlarina gore ogretmen, mudur yardimcisi ya da mudurdurler.
Kapiyi calmadan iceri giremezsiniz. Fotokopi cektirmek en buyuk zulumdur. Kim kime dumduma bir sistem islediginden randevu denilen olusuma kimse riayet etmez. Hakkinizi aramak isterseniz kovalanirsiniz. Kazara profesorlere ''Hocam'' diye hitap etmezseniz; ciplak geziyormussunuz gibi bakislara maruz kalirsiniz.

Ama en fenasi doktor kaprisi cekmektir.

Soyle ki;
Uc ay onceki sisteme gore bir recetenin gecerli olabilmesi icin uc asamali burokratik bir yol izlemek gerekiyordu:
1.Uzman doktorun receteyi yazmasi ve raporu imzalamasi,
2.Profesorun receteye kase basmasi,
3.Tasdik kurulundaki ne ise yaradigi belli olmayan abinin receteye baska bir kase daha basmasi.

Tum bu asamalardan sonra receteyi yururluge sokma hakkina sahip olabiliyorduk.Ama tabii ki; ilerlemesi kolaymis gibi gorunen bu surec sekteye ugruyor.
Farz-i misal vermek gerekirse hayatimdan bes saat calan hadiseyi paylasmak boynumun borcudur.

Yaz basinda, biten ilaclarimin yenilerini edinmek icin Cerrahpasa'nin yolunu tuttum. Saat 09:30 civari doktorumun kapisinin onunde hazirola gecmistim bile. Yarim saat sonra yakaladigim bir uzman doktordan en masum ve en sirin halimle recetemi yazmasini rica ettim. Saolsun kirmadi, istegim yerine geldi. Bakiniz saolsun diyorum, cunku aslinda bu onun gorevi degil, biz oyle saniyoruz. Arkadas orada amme hizmeti icin bulunuyor dolayisiyla bunun bir lutuf oldugunu unutmayalim, kendilerine ona gore davranalim.
Neyse, yarim saat icinde receteyi alabilmis olmanin sevinciyle, ''Hocanin'' kapisini caldim ve saglik karnemi biraktim. Icimdeki mutlulugu anlatmaya kelimeler yetmez. Rekora kosuyordum, ortalama 40 dakikada o koridorlari terkedebilmenin hakli gururuyla gidecektim ise, dahasi var mi?

Ama gelin gorun ki; olmadi, olamadi...
Once yelkovan ilerlemeye basladi, sonra da akrep. Amanin, galiba yuzumde belirecegini dusundugum hakli gurur ifadesi yalan olacakti. Akrep ilerlemekten yorulmuyordu efendim, saatler geciyordu o koridorda. 11:30 civari, doktorun odasindan cikan hemsire/asistan kadina feryat ederek kaseyi sordum. Aramizdaki konusmayi aynen aktariyorum;

Hemsire: - Doktor Bey su anda receteleri kaselemiyor.
Zipzip: - Sebep?
Hemsire: - Cok sinirli.
Zipzip: - Bu beni ilgilendirmeli mi?
Hemsire: - Cok istiyorsan gir kendin sor.

Bu ipe sapa gelmez, sacmaligiyla Ezel ile yarisabilecek diyalogun ardindan iceri girmeye niyetlendim. Tam o anda, bagirmak diyemeyecegim bir honkurme sesi geldi. Telefonda birisine firca kayiyordu doktor. Tam mudurlere gore bir hareket.

Sonuc itibariyle, ben o hastaneden saat 14:30 da ayrildim. Orada kaybettigim saatler bir yila denk geldiginde Bagkur'a gidip bir yetkiliye - orada yetkili bulmak imkansiz, o konuya baska bir yazida gireriz - : ''Bana kaybolan yillarimi kim geri verecek?'' diye sormak istiyorum.

Ve emin olabilirsiniz ki; olur da hayatim boyunca bir MS ilaci kullanirsam, o koridorlarda gecen vakit yillara denk gelecek.
Tazecik guldum, Cerrahpasa koridorunda soldum, ama allah beterinden saklasin...

Gelegece umutla baktiginiz, hastanelerin piril piril oldugu, doktorlarin insan canlisi davrandiklari, ilaclarin eve teslim edildigi gunler dilegiyle.... Hahahahahahah, sacmalama kuzeeeen...

12.11.2009

Yine EZEL, yine EZEL!

Memlekette sayisini bilmedigim kadar dizi var ama ben yine Ezel harikasindan bahsedecegim. Evet taktim efendim taktim.

Daha once konuyla ilgili yazdigim yazinin ardindan muhtelif ortamlarda bu diziden konusarak vaktimi harcadim. Yetmedi, kutsal bilgi kaynagina baktim. Gizli sayacimdan ziyaretcilerimin google'da Ezel aforizmalari ararken bloguma baktiklarini gordum.
Herkes pek bir seviyor bu diziyi. Benimkisi tamamen nefret ask iliskisinden mutevellit hastalikli bir durum. Gelin gorun ki;hikmetinden sual olunmaz insanim aforizma delisiymis...

Kenan Imirzalioglu bu isi ogrenmis, ona sozum yok. Hele bir: ''Anne ben hic bir suc islemedim.'' deyisi var ki; sayesinde salona gidip anneme sarildim, saka degil.
Kenan Imirzalioglu disindaki tum ana karakterler, sozum size; Bu bir Amerikan filmi degil!
Mesela Eysan'in kocasi, Ezel'in kanlisi eleman; o cakma kiyafet balosunda giydigin drakula kiyafetinin etkisiyle kendini vampir saniyormus gibi yaptin ya hani, olmadi!!!
Ey Ezel'in kanlisinin sicti cafer bez getircisi psikopat; seni izlerken korkmuyorum. Bende hic psikopat intibasi birakmiyorsun. Daha ziyade Prozac'ini almayi unutmus bir memur havasi veriyorsun. Sayende cok guluyorum, saolasin.
Guzelleri guzeli Cansu Dere, sen birak bu isi.
Eysan'in kiz kardesi olacak uyuz kiz, tez zamanda terk-i diyar eyle, biz de rahatlayalim. (Bu kizin hastaligi ne?)
Ezel'in cilekes anasi sanki eskiden daha iyi bir oyuncuydu, bilemiyorum belki de kendisine yazilan rolun dandikliginden kaynaklaniyordur.

Olay kurgusuyla ilgili olarak fazla bir sikayetim yok ve fakat ne zaman Kibris'talar ne zaman Istanbul'a donduler bir turlu yakalayamadik. Orda sanki bir karisiklik var. Amma Ezel'in muslugunun suyunun geldigi yerle ilgili olarak bulduklari cozum son yillarda gordugum en sallamasyon fikirdi. Ayrica aforizmalara verilen dikkat gunluk konusmalarda ne yazik ki yok. Tabii adamlar felegin cemberinden gecmisler binlerce defa, agizlarindan basit bir sey ciktiginda sacmaliyorlar. Koskoca Ezel'in asistani aptal sarisin: ''hic de bileeee'' der mi gevrek gevrek, dedi.

Bu da Ezel'le ilgili son yazim olsun. Ben zaten siyirmisim, en azindan siz kacin kurtulun.

2.11.2009

Millattan Sonra 2. Yil

Hey gidi hey... Bir 29 ekim gunuydu, yurdum alisveris merkezlerinden birinde avare avare dolaniyorduk Burcucumla. Boyunda sinir sikisinca parmaklar da uyusurmus diye rivayetler oldugundan dem vurarak kasa sirasina girecektik. O anda yuzumde hos bir sicaklik hissettim; cok begendigim bir adami gormusum de heyecandan kizarmisim gibi. Ama nerdeee? Yanagimi bir elledim, elledigimi hissedemedim.

Iste o an bu geyik bunye, bu ipe sapa gelmez islerin insani kucumen zipzip cildirdi. Elimdekileri firlatarak dukkandan ciktigimizi hatirliyorum. Sonrasi malum; her internet cocugu gibi saglik sitelerinde arastirma yapmalar, allahim beynimde tumor olabilir nidalariyla panik ataklara vize cikartmalar falan filan...

Ilerleyen gunlerde bilindik sonla yuzlestigmizde hissettiklerimi anlatmam zaten imkansiz. Hem sok olmustum hem de hic sasirmamistim aslinda. Aptala malum olur derler ya, o hesap... Insan bedeninde bu denli bir terslik oldugunda bir sekilde hissediyor, ilginc.

Duse kalka 2 yili geride biraktim. Bazen vucudugumun beni hayal kirikligina ugrattigini hissettim, kimi zaman da bazi seylerin insanin hayatina yeni anlamlar yukledigini dusundum. Su aralar MS'in umurumda olmadigi bir donemdeyim. Ama tabii ki unutmak imkansiz, malum; insanin bir evlendigi gun, bir de teshisinin konuldugu gun :)

Ben iyiyim, daha da iyi olacagim. En kotu bu gecen yilki gibi olurum, o da beni bozmaz.


Geyiginiz bol olsun.

30.10.2009

Vatandas kendine gel!

Facebook saolsun, sayesinde Turkiye'nin en iyi liselerinden mezun olmus taaaa Fransalarda Amerikalarda okumus bir cok kisinin en asil politik duygularin insanlari oldugunu ogrendim.

Ermenistan ile atilan imzalar, dagdan inen teroristler derken uzerine de 29 Ekim Cumhuriyet Bayrami gelince sanal cemaat galeyana geldi. Darbe saksakciligindan, ''tek dil tek bayrak kabul etmeyen varsa defolsun gitsin''lere varan nice isyan cumleleri.
Bu vatan millet sakarya anlayisinin altindaki seriat korkusunun, askeri yikma cabalariyla yanip tutustugu dusunulen ulke partilerinden kaynaklandiginin farkindayim.

Ama; ''bugun sevinmek kutlama yapmak aslinda ne kadar dogru bilmiyorum.. dagdan inen teroristler icin bayram yapilirken sehitlerimiz unutuluyor, ataturkcu dusunce dernegi uyeleri polis tarafindan coplaniyor gozaltina aliniyor.. ama az kaldi, kurtulus gunumuz yakindir dayan Turkiyem!! '' diyerek bu islerin hic biri duzelmez. Hele hele ihtilallerden medet umarak hic olmaz. 20 yilda bir gecmiste yapilan hatalari, ulke tarihine kara lekeler surerek silemezsiniz. Silmis olsaydiniz 3.sunun gerektigini dusunmezdiniz.

Ataturkcu dusunce derneginin basina gelenlerden bu kadar rahatsizsan, dagdan inen teroristlere bu kadar kizginsan sorum sana ve senin gibilere facebook kullanicisi:
20 yildir ince ince calisarak alt yapisini hazirlayan bu iktidar parti ve turevleri kucuk ama saglam adimlarla geldi buralara. Butun bunlar olurken sen bebektin peki de, anan baban neredeydi? Bu kadar guclu duygular icerisindeysen eger, neden bilgisayar basindasin da diger dernek uyeleriyle coplanmiyorsun? Ekonomi kararli saglam gidiyor diye iktidar partiye oy verip, sonra politikasini begenmezsen kimseye tek bir soz soyleme hakkin olmaz.

Benim de isyanim budur sayin okuyucu, bu ulke insani her daim beyin gocunden muzdarip oldugunu soyler durur. Burada hakettigini bulamayan nice insan gavur ellerde basariyi yakalmistir. Dogrudur basarinin onunu kesmek gibi, basariyi cezalandirmak gibi kotu bir huyu var Turkiyemin. Ama bence daha da kotusu beyin israfidir. (Israf olan beyinlerden biri de benimki)

Eger bugun birseylerden sikayetciysek bu bizim sucumuzdur. Sadece soylendigimiz ama hic bir sey yapmadigimiz icin. Ozal donemi cocuklari olup populer egilimlerin disinda fikirlere sahip olmayi beceremedik bir turlu. Evimizde baskici zihniyetleri makul hatta gerekli goren ailelerle buyuyup bunu sorgulama ihtiyaci hissetmemek kadar cahil bir durum daha olamaz herhalde. Ve en kotusu hala imparatorluktan cumhuriyete gecis donemindeki zihniyete takilip farkli her sesi catlak olarak gormek ve onu yoketmeye calismak.

Her seyin bu kadar basit ve hippi kafasiyla degisecegini sanacak kadar naif degilim. Velhasil Taksim'de adam sallandirmakla, ''Vatandas Turkce Konus!'' mantgiyla, bu sansurcu baskici kafayla hayal edilen Turkiye'ye kavusulamaz. Gun gelir devran doner, bir ihtilal olur bir bakmissin seni beni atmislar iceri farkli dusundugumuz icin.

27.10.2009

Sen her sabah Omer uyanip, Ezel kalkmak nedir bilir misin?

Az biraz takip ediliyorsam eger, geyiklerden geyik begenemedigim, onemsiz islere onemli derecede sardigim anlasilmistir. Bunu cok da garip karsilamamak gerek, ne de olsa dunyayi kurtarmaya meyilli ya da felsefi acilimlarin insani degilim.

Bu girizgahtan da rahatlikla anlasilacagi uzere yine geyik bir konuya; dizi dunyasina parmak basmak istiyorum bugun.

Oncelikle belirtmek isterim ki; ben bu dizi izleme isine yillarimi verdim, dolayisiyla bu isten anlarim, imkan taninsa tez yazar, doktorami bile yaparim. (Bilenler bilir; boyle ozguven dolu cumleler kurmak bana gore degil, anlayin ne kadar iddialiyim bu konuda:) )

Velhasil yerli mali dizi dunyasina el surmemistim pek, her yil bir bilemedin iki tane dizim olurdu takip ettigim. Ama her sey 2 ay once degisti. Ben bir kukumav kusu oldum ve dizi adi altinda yayinlanan uzun metraj filmleri izlemeye basladim.

Soyleyecek o kadar cok seyim var ki; icimde yanan atesi anlatmaya kalbiniz kadar temiz bu sayfalar yetmez. Ama bir tanesi var; ondan bahsetmemek ayip, hata hatta gunah.
O bir Godfather, o bir Kurtlar Vadisi, o bir Monte Cristo Kontu,o bir Prison Break, o EZEL.

Izlerken sinirlenip, izlemedigimde merak ettigim, beni sizofren duygularimla yuzlestiren bu muhtesem intikam macerasinin senaryosundaki aksakliklardan, hic bir akla mantiga sigmayan karakterlerden, her hafta net 90-95 dakika cekim yapmaktan follos olmus oyunculuklardan bahsetmek benim bile haddim degil. Ama sunu soylemeliyim ki; EZEL izlemekten aforizma delisi oldum ciktim. Bir filmde veyahut dizide toplam kac tane ozlu, derin anlamli soz olur? Ben diyeyim iki siz deyin bes. EZEL her agzini actiginda hayat dersi veriyor bize sevgili okuyucular. Sadece o degil, tum kadro ayni dertten muzdarip. Bir ahali bu kadar mi felsefi, bu kadar mi icli olur ey allahim?! Bu nasil bir felek ki ev halkinin kahvalti etmesi keyiften cok bir dram. Hep bir mecaz, hep bir benzetme; kah bir koprunun ortasindalar, kah hayat onlara oyun oynuyor.

Peki siz hic asik oldunuz mu okuyucular? Yoksa cok mu sevdiniz? Intikam atesiyle kavrulurken iciniz, sevdiceginizin kardesini duduklemeye calistiniz mi hic? Hayat guvenmemek icin cok mu kisa gercekten? Kaderiniz olan aşka değil de aşkıyla kaderinizi değiştirene ictiniz mi?

Ben bu sorular icinde boguluyorum. Bir turlu cevabini bulamadigim icin her bolumunu izliyorum. Yapmayayim etmeyeyim diyorum olmuyor.
Just when I thought I was out, they pull me back in...

Not: Muhtesem bir Ask-i Memnu yorumu icin n'ooolur okuyun:
http://hayatiminerkegi.blogspot.com/2009/10/ask-mdan-memnu-un-musun.html

19.10.2009

Saglam kafa sadece saglam vucutta mi bulunur?

Kac zamandir Ask-i Memnu gibi, Michael Jackson'un olumu gibi cok onemli(!) dunya meselelerine parmak basmaktan, blogun asil amacindan saptigini gordum.
Bu vesileyle bugunku dersimiz MS'li bunyeler ve depresyon.

Efendim, eylul ayi itibariyle siddetli zirlama nobetleri vesilesiye bir profesyonelle gorusmeye basladim. Soyle guzel bir yataga uzanip cocukluguma inecegimizi saniyordum -aslinda indik de sayilir-, yanilmisim. Karsilikli acik oturum formatinda bir gorusme gerceklestirdik.

Cikmaya yakin en korktugum sey basima geldi ve doktorum bana antidepresan yazdi. Caaanim norologum Akselim Sivam da vermisti bir antidepresan vakt-i zamaninda ama ben almayi reddetmistim. Cunku hastane koridorunda, bakkal defterine yazilan siparis kivaminda bir receteden randiman alabilecegime inanmiyordum.

Ama psikiyatr verince is ciddiye bindi dogal olarak. Basa gelen cekilir diyerek ilaci satin aldim ve bir sabah sonra kullanmaya basladim.

Yaklasik bir bucuk aydir kullandigim bu saheste ilacin bir numarali hayranyim artik. Reklamini yaparim, dagitcisi olurum, komisyon istemem.
Adi Efexor. Seker gibi pembis pembis bir hap. Basladigim ilk uc gunde asik etti beni kendisine. Once biraz leylaydim askimdan. Kisa surede askimiz sevgiye donustu, ben de kendime geldim. Artik duzeyli, mantikli bir iliskimiz var. Beni seviyor, beni degistiriyor ve gelistiriyor. Ustelik MS sebepli agri, yorgunluk gibi dertlerime derman oluyor.
Eger bir gun giderse, sefil olur muyum diye dusunmeden edemiyorum. Ama doktorum hayatimiza giren her seyin bir amaci oldugunu soyluyor. Iyi yonlerini gormemi, bana kattiklari icin ona tesekkur etmemi ve onu mutlulukla hatirlamami tavsiye diyor. Onu cok seviyorum ama serbest biraktigimda geri gelmesini istemiyorum. Varsin o beni sevmesin. Benim askim ikimize de yeter...

Kissadan hisse:
Efexor'u kullanmaya baslamadan once, internette tonlarca kotu yorum okudum. Yan etkilerinin kotulukleri, birakinca yasananlar ya da nasil ise yaramadigiyla ilgili. Bu sayede bir kez daha anladim ki; konu ne olursa olsun ilaclar her insanda farkli etkiler yaratiyor. O yuzden ''ben antidepresan kullanmam, bu ilac igrenc, ben deli degilim'' ve turevleri gibi dusuncelere hic gerek yok. MS icin igneler kullandigimiz gibi kafadaki kisa devreler icin de ilac kullanmak cok normal. Ayrica bu bizim en dogal hakkimiz, zaten bin tane derdimiz var ustelik bir de MS'imiz var.

14.09.2009

Banu, Ahu, Nuri, Coskun ve digerleri.

Bilmeyen kalmamistir; Bihter'le Behlul sevisti. Kurgusal karakterler olmalarina ragmen gazete sayfalarina bile dustu bu haber. Sonra da olay oldu. Nasil televizyonda sevisirlermis, nasil opusurlermis diye. Yetmedi RTUK uyarida bulundu.
Sevisme dedikleri de biraz opusme, bir adet sirt ve sirti tirmikliyormus gibi yapan el goruntusu. Tirmiklama sehvete delalet ediyor diye kinandi herhalde o goruntu. Ama kimsecikler merak etmesin olur da bir velet sorarsa, Bihter'in Behlul'un sirtini kasidigini soyleriz, olur biter.
Bunlar bir kere opustu ya, simdiki ahlaki konu televizyondaki cinsel icerikli yayinlar oldu.

Dun Kanal Turk'te Laf Aramizda isimli bir talk show programina rastladim. Tugba Ozay konuktu programa. Sunucu beyefendi kendisine; dizi ve filmlerdeki opusme ve sevisme sahneleriyle ilgili ne dusundugunu sordu. Tugba Ozay da; onun zamaninda boyle seylerin olmadigini, kendisinin Adile Nasit'li Uykudan Once ve turevi programlarla buyudugunu anlatti.

Tugba Ozay'la yasimiz uc asagi bes yukari aynidir. Bu gerceklikten yola cikarak soyleyebilirim ki; kendisi yasaminin bir bolumunu zihninden silmek istemis. Cunku biz asil Iffet'i, Nuri Alco'nun baba yarisi oldugu filmleri, Emrah kiz kardesi Gulcan'in geneleve dustugu sahneleri, Tecavuzcu Coskun'un kiz kaldirma taktiklerini izledik.

Dusunsenize; okuldan eve geliyoruz. Uzerimizde uniforma, bir seyler atistirirken televizyonu bir aciyoruz ve karsimizda Faruk Peker!!
Biz Turk sinema tarihinin muhtemelen en carpik filmlerini gunduz saatlerinde izleyerek buyuduk. Ustelik normal insanlar olduk; arada bir ariza veriyor olabiliriz, kim vermiyor ki?..
O yuzden bir dizinin sezon finalinde iki kisi opustu diye, bir sonraki sezonun baslangicinda kizi alindan opturmenin bir alemi yok. Cocuklarin travma esikleri o kadar da dusuk degil.
Peki simdiki cocuklar Iffet'i kaldirabilir mi? Iste ondan emin olamiyorum.

4.08.2009

Kronoloji

Efendim MS dedim, birileri okusun yalniz olmadiklarini gorsunler dedim. Ama basimdan gecen ataklari hic anlatmadim. Bilmeyen sadece parmaklarim uyusuyor, o yuzden kendimi MS hastasi sandigimi dusunebilir.
Varsa bu dusunceleri degistirmek, ayrica su kisa MS tarihimi kronolojik olarak vermek istedim. Bir gun unutursam -ki bu gidisle unutacagim- bakip da hatirlatacak bir yer olsun :)

Kasim 2007: Once parmak uclarim, takip eden gunlerde vucudum uyustu.
Ocak 2008: Siddetli bir vertigoyla birlikte sag gozum kaymaya basladi.
Subat 2008: Sag gozum bulanik goruyordu, bir sey kacti sandim. 2 gun boyunca cikarmaya calistim, doktorum atak gecirdigimi soyledi.
Mart 2008: Sag kolumun uyustugunu hissettim. 1 hafta sonra kolum gorevlerini reddetmeye basladi. 2 hafta gectiginde sag elimde hic bir sey tutamiyordum. 3. haftada ozerkligini ilan etti.
Nisan-Mayis 2008: Mayis sonu, haziran basi gibi kolum kendini toparlamaya basladi.
Haziran-Temmuz-Agustos: Tatil
Eylul 2008: Sol bacagim uyustu. Uyusan bolgede cok siddetli yanma hissi yasadim. Sanirim bir kac sinirim intihar etti.
Ocak 2009: Sag bacagim uyustu. Orada da bir kac sinir intihar etmeye karar verdi.

Mayis 2009:
Sag gozum kendini sasirdi, sola sola kaymaya basladi.

4 Agustos 2009 itibariyle; sol ve sag bacagimda bulunan uyusuk bolgeler, sag elimdeki bitmek bilmeyen karincalanma, sag gozumde sicak ile cosan kayma benim canim cigerim olmuslardir sevgili okuyucularim.


Tum hastalara Tanri'dan saglik ve alayciligin dayanilmaz hafifligini bahsetmesini dilierim. Hayirli gunler...

29.07.2009

Neden?

Su Facebook cikti tum teshircilere gun dogdu. Bizim gibi rontgencilere de izlemek kaldi. O yuzden seviyorum ben Facebook'u; onun bunun fotograflarina bakip vakit oldurebiliyorum, oyun oynuyorum, hatta arada faydali bir kac bilgi edindigim bile oluyor; saheste bir olusum.

Ama bir duruma yuksek dozda gicik oluyorum ve bu durum gunden gune yayginlasiyor;
kullanicilardaki ingilizce sevdasi.

Simdi tum Ingilizceci Facebook uyelerine buradan soruyorum:

1) Free your mind'in turkcesi nedir? Ha biliyorsan neden oyle yazmadin? Cunku orijinali boyle, turkce'ye tam cevrilmiyor degil mi?? Tahmin etmistim.

2) Wine and cheese deyince daha mi sofistike oluyor? Ictiginiz sarap yabanci menseilidir umarim.

3) Likes Malcolm Goldwell books: O kadar havalisin ki; soyleyecek tek sozum yok.

4) It's not easy to get a tan under dalmatian sun: Tatildesin, anladik. Dalmacya gunesiyle ilgili Turkce yorum yapma kapasiteni Turkiye'de birakmissin onu da anladik.

Resimde goruldugu uzere, 6 uyenin 4 tanesinin kisisel durumunu belirtirken kullandigi cumleler İngilizce.

Size okulda edebiyat, dilbilgisi, kompozisyon ogretmediler mi? Ogrettilerse neden kullanmiyorsunuz?
Ozgur bilr ulkedeyiz; istediginiz gibi konusursunuz anliyorum, bazi kelimelerin gercekten tam turkce karsiligi yok; onun da farkindayim. Ama Turkce cok guzel bir dil, kullanin, kullanin ki yasasin, gelissin.

Personal message: Jenerasyon yerine nesil, user yerine kullanici, cool yerine havali kelimelerini tercih ettim, tavsiye ederim...

23.07.2009

Sayac

Teshisimin ilk konuldugu donemlerde, bu konuyla ilgili cok insanla konustum, dertlestim. Arkadaslarim, ailem hep bana destek oldular. Ama "Yasamayan bilemez" derler ya, dogruymus. Bu hastaligin cok gucume gittigini soyledim, kimseler tam olarak anlayamadi ne demek istedigimi. Ya bir gun yuruyemezsem diye korktugumu anlattim, bana da yarin araba carpabilir diye cevap verdiler. Avuttular beni hep, saolsunlar ama yasamayan bilemez.
Bu blogu acmamin en temel amaci; bir yerlerde benim gibi olan, ama kimselere tam anlamiyla derdini anlatamayan insanlarla bulusmakti. Tabii ki, muhtesem anlatim dilimi(!) sergilemek ve macerealarimi paylasmak gibi gizli sakli emellerim de var.
Gizli bir sayac yerlestirdim siteye, her gun girip bakiyorum bugun okuyan olmus mu diye. Bos gun olmuyor allaha sukur, ama ya arkadaslarim ya da benim gibi obez ustalar giriyor siteye, ne Ozsu'ymus kardesim...
Diyecegim odur ki; yakininizda birileri varsa bu kaderden muzdarip, gosterin bu siteyi. Belki biraz mutluluk bulur ruhlari yalniz olmadiklarini gorunce...

15.07.2009

Nasil fislendim?

Insan nasil evlendigi gunu unutmuyorsa, yuzune "Sen de MS var" dendigi gunu de unutmuyor sayin okuyucular. Eh ne de olsa bu da bir nevi evlilik...

Efendim, sefa dolu bir hafta sonunun cumartesi gecesinde farkettim ben parmaklarimin uyustugunu. Takip eden gunlerde bu uyusmanin vucuduma yayildigini gozlemledim ve bir doktora gitmeye karar verdim. İlk gittigim doktor, gerekli tetkikleri yapip bir terslik olmadigini ve tetkiklere devam edilmesi gerektigini dusundu. Bu sure zarfinda uyusmalar yayilmaya devam etti. Bu tip konularda evhamla uzaktan yakindan alakasi olmayan bendenizin icine bir kurt dustu ki sormayin gitsin. (Bu kurtlanmada emegi gecen internet alemine de buradan tesekkuru bir borc bilirim.)


31 Ekim gunu HOUSE'tan hallice jon bir norologun muayenehanesinde aldim solugu. Bakti, inceledi, sordu sorusturdu ve beni o gun o an hastaneye yatirmaya niyetlendi. Neden diye sorunca; "Zipzip sen de Guillain Barré sendromu var diye cevap verdi. Ne oldugunu sordum, anlatti, anlamadim. Neden hastaneye yatmam gerektigini sordum, anlatti, bu sefer anladim. Nefes alma sorunu cekebilirmisim, eger evde olursam hastaneye gelene kadar olme tehlikesi gecirebilirmisim. Isin ucunda tahtalikoy olunca o gun Alman Hastanesi'nin yeni sakinlerinden biri oldum. Ama icim rahatti, cunku bu durum insanin basina bir kere gelen bir seydi. Ustelik benim durumum cok hafifti. Hastaneden cikisimla bu defter guzelce kapanacakti.
Hastaneye yatis gunum 31 ekim 2007.
Takvimler 3 Kasim 2007'yi gosterdiginde HOUSE ve diger doktorum odama geldiler;
- Cok korktuk ama korktugumuz basimiza gelmedi, sen de sendrom yokmus.
Psikolojik oldugunu iddia eden arkadaslar hakliydi diye dusundum, ya da gercekten sinir sikismasi vardi soyledikleri gibi.
Ben bir gun sonra cikarim buradan diye hayal kurmaya baslamistim ki; annem oldurucu soruyu sordu.
Soyle cevapladi;
- Cok sevindik, sen de MS var Zipzip.
Ne zamandan beri Multipl Skleroz sevindirici bir haber oldu? Tamam mutluluk goreceli bir kavram olabilir, anliyorum da...YAVAS!!

Ilerleyen gunlerde HOUSE bana olan tum ilgisini kaybetti ve bir daha odama hic ugramadi. Milyonda bir gorulen bir vaka iken, MS ile siradan bir hasta olmustum gozunde, cok banal...

Zaman gectikce anladim ki; gercekten cok siradan. Cok engelleyici sorunlar cikartmiyorsa eger hic abartilacak, ciddiye alinacak bir durum degil.

Nasil anladigimin da hikayesi var, o da baska bir yaziya...

13.07.2009

...ama cok iyi gorunuyorsun

Evet iyi gorunuyorum. Cunku sabah kalktigimda sacimi basimi duzeltiyorum, dogru duzgun giyinmeye calisiyorum. MS sebepli yorgunlugum varsa, iyi uyuyamadim diye gecistiriyorum, bir sey almak icin yerimden kalktigimda neden kaltigimi unuttugum zaman, yaslanmisim diye hayiflaniyorum. Aslinda biliyorum hepsi hastaliktan, ama sizler bilmiyorsunuz. Soyledigimiz zaman da evham yaptigimizi dusunuyorsunuz. Ama oyle degil, iyi gorunmemize ragmen hastayiz.
Blog dunyasina ilk girdigimde az yazi cok resim dediler, elimden geleni yapmaya calisiyorum ama bu konuya nasil bir resim uydurulur bilemedim. Bir oncesi sonrasi durumu yok ne de olsa :)
O yuzden buyrunuz efendim, okuyunuz.

Ah Okan ahh!...

Bilindigi uzere Okan Bayulgen diye bir sahsiyet var yurdum medyasinda. Ben bu adami severdim ve fakat yillar icerisinde ufak ufak bir kac tahtasinin eksilmeye basladigina kanaat getirdim. Bu dusuncemin muhtelif sebepleri var tabii ki ama en baskin olani asagida goreceginiz metinde karsiniza cikacak.
Bahsi gecen metin bas karakterimizin NTV'de yayinlanan "Senin Hikayen" isimli programindan alintidir. Programin konugu TEMA vakfi baskani Hayrettin Karaca.

Hayrettin Karaca: Dünya bu kadar açken sen rahat uyuyorsun ben onu soruyorum şimdi.

Okan Bayülgen: Ben rahat uyuyamıyorum zaten de.

Hayrettin Karaca: Hayır onlara sesleniyorum.

Okan Bayülgen: Ben sermaye düşmanıyım sizde öyle olmuşsunuz.

Hayrettin Karaca: Ben sermaye düşmanı değilim.

Okan Bayülgen: Ben zengin adamı hiç sevmem.


Okan Bey, gectigimiz aylarda Galata Dogan Apartimani'nda bilmem kac milyon dolara bir daire almistir...


Programin videosunu bulamadim, ama metni buradan gorulebilir.

10.07.2009

Yuruyedur Michael.

Adamcagiz oleli gunler oldu ama yankilari hala suruyor. Anlasilan daha da devam edecek.
Dunyada Moonwalk isine gonul vermis ve belli ki cani cok sıkılmis insanlarin goruntulerinden ortaya cikan bir site gordum arkadasim Bahar sayesinde.
Buyrun izleyin, yetmezse kendi yorumunuzu da ekleyin. Yuruyun, haydi bakayim...
www.eternalmoonwalk.com

30.06.2009

Sicak, cok sicak!!!

''Kis mevsimi igrenc, keske butun yil yaz olsa!!'' nidalariyla ortalikta dolasiyor ahali. Yaz amigolari bunlar. Ben de yazin verdigi duyguyu, yazlik tatil beldelerini seviyorum ama kendisini sevmiyorum arkadas!
Bu mevsim biz MS camiasini beter ediyor;
Son iki hafta icinde parmaklarim uyustu. Gozum kayiyordu iyice kendini sasirdi biraksam yerinden cikacakti. Ne zaman gunes altinda dursam, beyni alinmis bir organizmaya donuyordum. Ama biraz serinlik buldugunda su zavalli vucudum, 10 dakka icinde hafifliyordu tum alevlenmeler.
Bu sayede anladim ki; bosuna sicakta durmayin, gecici alevlenme olur dememisler, varmis bir bildikleri.
Kissadan hisse: Yaz vakti ufak tefek arizalar cikarsa, atak var diye ortaligi inletmeyiniz, havadandir havadan.
Buyrun tavsiye;
Gidip bir soguk dus aliniz misal. Klimatize ortamlarin bir numarali elemani olunuz. Kibarsaniz, klima bogazlarinizi agritiyorsa Bulent Ersoy'a ozeniniz efendim, bir yelpaze aliveriniz.
Hic biri kesmiyorsa sicagin etkisini, denize havuza giriniz. Yetmiyorsa, olmuyorsa hala kapatiniz dukkani, Bodrum'a yerlesiniz...

26.06.2009

Zaten efsaneydin, olmene ne gerek vardi?

Hayatimda; kendi zevkimle secerek annemlere aldirttigim ilk albumdu ''BAD''.
Bu sansa sahip olamamis, yeni klibini izlemek icin heyecanla televizyon basina gecememis, eglenceli ve komik oldugu icin degil; gercekten ogrenmek istedigi icin moonwalk calisamamis tum kucumenlere gecmis olsun; bir yildiz kaydi gitti.
Herkes bir yerlere kliplerini koymus; ben Michael Jackson askina yapilmis bu videoyu daha uygun buldum. Ne kadar sevildigi bir kez daha anlasilsin diye...

24.06.2009

Spor ayakkabi stilettoya karsi







Yillar once biri gelip de once ''Kanye West Louis Vuitton'a spor ayakkabi tasarlayacakmis.'' dese gulerdim muhtemelen. Ayni gun, ayni zat: '' Zipzip Louis Vuitton spor ayakkabi uretecekmis'' dese sadece gulmekle kalmaz bir de arkamla katilirdim. Velhasil o gun de geldi catti, begendiklerimden bir potpori sundugum o ayakkabilar onumuzdeki haftalarda piyasada.
Yillarca benzeri ayakkabilar yuzunden''grungie'' atfedilen tum ezik ama gururlu gencler adina son gulup iyi gulmeyi bir borc bilirim efendim.

18.06.2009

Onlar sana yazildi!

Gecenlerde bilimsel olmayan tamamen bireysel bir yazi okudum. MS'in tedavisinin aslinda ilaclar degil huzur ve mutluluk oldugu yaziyordu yazida.
Ilk gunden beri bana hediye edilen kitaplar, tavsiye edilen aktiviteler hep bu ic huzur zirvalariyla alakaliydi. Zirva deyisimden anlasildigi uzere, bu tip yaklasimlara amiyane tabirle kil oluyorum.
Ic huzur denilen kavrama, beyin gucune karsi degilim. Fakat sunu da belirtmek isterim ki; sadece bir ic huzur ile gunluk hayati hic degistirmeden norolojik bir hastaligi gecirebilecegine inanmak bir sanridan ibarettir benim gozumde.
Benim aylar icerisinde muhtelif olaylar sayesinde gelistirdigim daha da amiyane bir tabirle ''yavsak yaklasimim'' bile bir cok atagi engelleyemedi. O donemleri cok daha kolay atlattigimi inkar etmeyecegim, ama bu ataklarimin engellenmedigi gercegini ne yazik ki degistirmiyor.
Fakat ayrica eklemek isterim ki; isi gucu birakip bu krizde butun zamaninizi bu islere ayiracak luksunuz var ise eger, o zaman isler degisir.
Bununla beraber, tabii ki pozitif bir yaklasim sergilemeniz, hem sizin hem de cevrenizdekilerin akil ve ruh sagligi acisindan daha saglikli olacaktir.
Kissadan hisse: Benimki gibi bir tutum izlemeye karar verdiyseniz eger lutfen asagida listesini goreceginiz laflara itibar etmeyiniz.
a: Taksim'de seminerler duzenleniyor sekerim, kesin gitmelisin.
b: Ben yillarca reiki yaptim atesim bile cikmadi. (Ikisi bir mi kafasiz?!!)
c: Yoga cok iyi geliyormus tatlim, bence denemelisin. (Sadece yogayla iyilesen bir kisi goster, tum mahallenin kurbanlari benden)
d: Insan nasil hisserderse oyle olurmus. (Yemin ederim duydum bu lafi, hala inanmakta gucluk cekiyorum)
Bu liste daha uzar gider ama ic kiymanin bir alemi yok. Hislerimi ve dusuncelerimi daha iyi anlatmasi icin Cem Yilmaz'i konuk ediyorum bugun. Iyi seyirler.

17.06.2009

Obez Usta'dan inciler: Hava, su, Ozsu

Efendim bendeniz, disaridan bakildiginda iki dirhem bir cekirdek gorundugu iddia edilen, ufak tefek bir insanim. Velhasil istahimin obez ustadan asagi kalir bir yani yok. Hal boyle olunca yakaladigim her yemek programini, o lokanta senin bu restaurant benim gezen gurme abilerin maceralarini izlemekten pek hazzederim.
Gecenlerde bir aksam yemegi sonrasi gurme insan Vedat Milor'un NTV'deki ''Tadi Damagimda'' isimli programina rastladim. (Neden gurmeler hep erkek olur onu da anlamis degilim.)
Vedat Bey yine oturmus hem konusuyor hem yiyordu. Gorsem bir tane tokat atmaktan kendimi alikoyamacagim yonetmen de kendisinin bademciklerine zoom yapiyordu. Neyse kebaplari, lahmacunlari hepsi yetmezmis gibi 1 porsiyon katmeri mideye indiren Vedat'cigim ''Ozsu Et Lokantasi'' icin hic bir yildizda cimrilik yapmadi. Kurtkoy'de olmasi beni baglamaz, Ozsu'ya mutlaka gidilecek.
Gittim, yedim, yedim, yedim... O nasil bir fistikli kebaptir, o ne bicim bir tandirdir, o ne insani yoldan cikaran bir katmerdir oyle. Yemekler gercekten gurmenin kendini kaybettigi kadar var. Anlatmakla olmaz yasamak lazim derim ben.
Fiyat derseniz o da sahane. 4 kisiye, 1 buyuk raki, 4-5 cesit meze, uzerine bol kaburga, kuzu tandir, kuzu sis, fistikli kebap, lahmacun, patlican kebabi, katmer ve meyva kahve cay uclusu icin adam basi 50 TL. Biraz dusununce aslinda bu da pahali gelebilir ama artik dogru duzgun hic bir yerde 50 TL hesap verip kalkmak mumkun olmuyor.
Siddetle tavsiye ediyorum; gidiniz, yiyiniz.
Iletisim bilgileri, mekanin resimleri ve menu icin: www.ozsuetlokantasi.com/
Biz etobur cahillere Ozsu cennetini tanitan Vedat Milor'un sitesi icin: http://www.gastromondiale.com/

Ilac ve yan etkileri sorunsali

Bana teshisimi kasim 2007'de koydular. Dediler ki; ''Biz senin gibi hastalara olasi MS hastasi diyoruz. Sana bir daha biseycikler olmaz, gelecek yil kontrol icin gorusuruz'' Iyi dedik ailecek, terkettik hastane topraklarini. 2 ay gecti hooop tekrar ayni hastane, ayni koridorlar, hemsire kankalar ve hademe amca, bir de ben.
Eh iki ayda coklu atak durumlari basgosterince ilac sart oldu.
Elime bir liste tutusturdu pek sevgili doktorum. 4 tane isim vardi uzerinde. Bir tanesi haric istedigin birini sec dedi. Okudum arastirdim hic birini bir digerinden daha cok sevemedim. Sonra Betaferon'a karar verdim. Cunku ismi guzel :) Ne Rebiff'i ne Copaxone'u isterim ben, Betaferon verin bana Betaferon.
Arada bu ilaclar hastaligi durduracak diye bir kaide yok, zaten o yuzden bunlara koruyucu tedaviler deniyor. Ingilizcesi daha da komik: Disease modifying drugs.
Ama hastaliktan cok beni modifiye etti Betaferonum. Hemen yan etkilerini gostermedi aslinda. Ilk 6 ay hic bir sorun yasamadim. Atesim bile cikmadi. 6. aya girdim, girer girmez yan etki listesinde yazan her sey kitapciktaki sirasiyla basima geldi. Hala da alisamadim su ilaca.
Neyse, dun aksam saat 21.00 sularinda yaptim enjeksiyonu. Saat 02.00 gibi donarak ve fakat ter icinde uyandim. Zaten agir bir ilac kullandigim icin agri kesici, mide ilaci gibi seyleri pek kullanmamaya calisiyorum, iyilestirme isini dogaya birakiyorum. Yine ayni sekilde davrandim. Yatakta dondum dondum ama bir de uzerine bas agrisi eklendi.
Daha fazla eziyet cekmeye bir gerek olmadigindan iki tane Advil aldim. Cok da iyi geldi, kisa bir sure sonra misil misil uyudum.

Kissadan hisse: Oyle; ''ben ilac kullanmayi sevmem, bunlar kaka, bati tibbi igreeeenc, dogada her seyin caresi var'' diyerek havalara girmenin manasi yok. Al pasa pasa ilacini guzel guzel uyu.

Genelde MS ignelerini kullanan insanlara, ilk ay ilaci enjekte etmeden once ve sonrasinda kullanilmak uzere Brufen verirler. Eczaci bana Advil'i verdi. Ikisinin de etken maddesi ayni: Ibuprofen. Advil ayni zamanda cok da iyi bir agri kesici. Midesiyle sorunu olanlar icin de jel kapsulleri tavsiye ediyorum, her derde deva bir ilac.
Ates, bas agrisi, titreme, terleme vs gibi sorunlara care var da, su enjeksiyon bolgesi reaksiyonlari ve agrilari icin ne yaparsam yapayim bir turlu iyi bir sonuc alamiyorum. Mutlaka bir yerlerim kizariyor, illa ki ilac birikme yapiyor ve yumrular olusuyor. Alt tarafi kizariklik deyip gecmemek lazim, insanin asabini bozuyor bir yerden sonra. Yaz mevsimi de geldi malum, MS'liyiz diye dis gorunusumuze onem vermeyi kesecek halimiz yok. Bir bildigi olan varsa, paylassin, su kucuk insana yardimi esirgemesin. Tabii bu blogu okuyan varsa :)

16.06.2009

Nasil oluyor da oluyor?

MS lafini ilk duyusum cok geriye gitmiyor. Universiteden mezun oldugum yil ne idugu belirsiz bir reklam ajansina girmistim. Orada bizden 3-5 yas buyuk bir abla vardi. Kendisi bu hastaliktan muzdaripti. Oyle hikayelerle gelirdi ki bize, dunyanin en fena hastaligina yakalandi sanirdik.
Yillar gecti gitti, bir gun bana da ayni teshisi koydular. Aklima ilk gelen ajanstaki abla ve onun garip halleri oldu. Sayesinde teshisimden sonraki ilk 2-3 ay kendimi bir depresyondan cikarip oburune soktum. Onun durumunun buyuk kisminin muhtemel bir erkek probleminden ya da nevrotik bir insan olusundan kaynaklandigini anlamam biraz vakit aldi dogal olarak ama dogru yolu buldum mutluyum.

Kissadan hisse: Oyle herseyi bu kadar ciddiye almanin bir alemi yok. Dunyada bin tane MS hastasi insan var. Daha da fazlasi kadar Aids'li var, kanserli var, varoglu var.

Bilmeden etmeden bir delinin krizleriyle kafamda yer etti bu hastalik. Ama nedir bu isin asli astari diye sormadan olmaz. Sordum, ogrendim.
Efendim MS bir bagisiklik sistemi hastaligi olduguna inaniliyor. Bizimki gibi tikirinda calisan bagisiklik sistemleri kimi insanlarda cok calisan kurumsal koleler misali kafayi yermis. Akabinde vucudun kendisini disaridan bir tehlike gibi algilarmis. MS hastalarinda o tehlike arz ettigi sanilan bolge merkezi sinir sistemi. Durum boyle olunca bagisiklik sisteminin her kendi kalesine gol atisinda vucutta bir ariza ortaya cikarmis.
Kisa fakat aciklayici bir animasyonumuz var bir tane. Izleyin, ogrenin...

Girizgah

Bundan aylar once heves ettim ben bu blog isine. Ama sanirim cok kasmaktan ya da formati gereginden cok ciddiye almamdan olacak hastane gunlerimin ilk 3-4 gununu yazdim sonra da takildim kaldim. Gecen zaman icerisinde bir de ne goreyim herkes catir catir blog aciyor, yetmiyormus gibi gunde ikiser ucer yazi yaziyor.
Son cumlemden de anlasildigi uzere biraz hasetten ama daha cok benim gibi uzerlerine yapismis su hastalikla vesikali dolasan insanlarin yuzlerini guldurmek ve yalniz olmadiklarini gostermek istedigimden basladim tekrar yazmaya. Tabii geriye kalanlar da gorsunler ne cektiklerimizi :)
Ey saglikli okuyucu, kendimi acindirmaya calistigim dusunulmesin sakin! Fakat disaridan baktiginizda hic bir seyi yokmus gibi gorunen biz MS hastalarinin cekindikleri icin ya da artik kafanizi utulemek istemedikleri icin anlatmadiklari o kadar cok sey oluyor ki...
Diyecegim odur ki; biraz bu davadan biraz da yedigimi ictigimi, gezdigimi gordugumu anlatmak amaciyla tekrar dondum sahalara.
Allah utandirmasin.