30.10.2009

Vatandas kendine gel!

Facebook saolsun, sayesinde Turkiye'nin en iyi liselerinden mezun olmus taaaa Fransalarda Amerikalarda okumus bir cok kisinin en asil politik duygularin insanlari oldugunu ogrendim.

Ermenistan ile atilan imzalar, dagdan inen teroristler derken uzerine de 29 Ekim Cumhuriyet Bayrami gelince sanal cemaat galeyana geldi. Darbe saksakciligindan, ''tek dil tek bayrak kabul etmeyen varsa defolsun gitsin''lere varan nice isyan cumleleri.
Bu vatan millet sakarya anlayisinin altindaki seriat korkusunun, askeri yikma cabalariyla yanip tutustugu dusunulen ulke partilerinden kaynaklandiginin farkindayim.

Ama; ''bugun sevinmek kutlama yapmak aslinda ne kadar dogru bilmiyorum.. dagdan inen teroristler icin bayram yapilirken sehitlerimiz unutuluyor, ataturkcu dusunce dernegi uyeleri polis tarafindan coplaniyor gozaltina aliniyor.. ama az kaldi, kurtulus gunumuz yakindir dayan Turkiyem!! '' diyerek bu islerin hic biri duzelmez. Hele hele ihtilallerden medet umarak hic olmaz. 20 yilda bir gecmiste yapilan hatalari, ulke tarihine kara lekeler surerek silemezsiniz. Silmis olsaydiniz 3.sunun gerektigini dusunmezdiniz.

Ataturkcu dusunce derneginin basina gelenlerden bu kadar rahatsizsan, dagdan inen teroristlere bu kadar kizginsan sorum sana ve senin gibilere facebook kullanicisi:
20 yildir ince ince calisarak alt yapisini hazirlayan bu iktidar parti ve turevleri kucuk ama saglam adimlarla geldi buralara. Butun bunlar olurken sen bebektin peki de, anan baban neredeydi? Bu kadar guclu duygular icerisindeysen eger, neden bilgisayar basindasin da diger dernek uyeleriyle coplanmiyorsun? Ekonomi kararli saglam gidiyor diye iktidar partiye oy verip, sonra politikasini begenmezsen kimseye tek bir soz soyleme hakkin olmaz.

Benim de isyanim budur sayin okuyucu, bu ulke insani her daim beyin gocunden muzdarip oldugunu soyler durur. Burada hakettigini bulamayan nice insan gavur ellerde basariyi yakalmistir. Dogrudur basarinin onunu kesmek gibi, basariyi cezalandirmak gibi kotu bir huyu var Turkiyemin. Ama bence daha da kotusu beyin israfidir. (Israf olan beyinlerden biri de benimki)

Eger bugun birseylerden sikayetciysek bu bizim sucumuzdur. Sadece soylendigimiz ama hic bir sey yapmadigimiz icin. Ozal donemi cocuklari olup populer egilimlerin disinda fikirlere sahip olmayi beceremedik bir turlu. Evimizde baskici zihniyetleri makul hatta gerekli goren ailelerle buyuyup bunu sorgulama ihtiyaci hissetmemek kadar cahil bir durum daha olamaz herhalde. Ve en kotusu hala imparatorluktan cumhuriyete gecis donemindeki zihniyete takilip farkli her sesi catlak olarak gormek ve onu yoketmeye calismak.

Her seyin bu kadar basit ve hippi kafasiyla degisecegini sanacak kadar naif degilim. Velhasil Taksim'de adam sallandirmakla, ''Vatandas Turkce Konus!'' mantgiyla, bu sansurcu baskici kafayla hayal edilen Turkiye'ye kavusulamaz. Gun gelir devran doner, bir ihtilal olur bir bakmissin seni beni atmislar iceri farkli dusundugumuz icin.

27.10.2009

Sen her sabah Omer uyanip, Ezel kalkmak nedir bilir misin?

Az biraz takip ediliyorsam eger, geyiklerden geyik begenemedigim, onemsiz islere onemli derecede sardigim anlasilmistir. Bunu cok da garip karsilamamak gerek, ne de olsa dunyayi kurtarmaya meyilli ya da felsefi acilimlarin insani degilim.

Bu girizgahtan da rahatlikla anlasilacagi uzere yine geyik bir konuya; dizi dunyasina parmak basmak istiyorum bugun.

Oncelikle belirtmek isterim ki; ben bu dizi izleme isine yillarimi verdim, dolayisiyla bu isten anlarim, imkan taninsa tez yazar, doktorami bile yaparim. (Bilenler bilir; boyle ozguven dolu cumleler kurmak bana gore degil, anlayin ne kadar iddialiyim bu konuda:) )

Velhasil yerli mali dizi dunyasina el surmemistim pek, her yil bir bilemedin iki tane dizim olurdu takip ettigim. Ama her sey 2 ay once degisti. Ben bir kukumav kusu oldum ve dizi adi altinda yayinlanan uzun metraj filmleri izlemeye basladim.

Soyleyecek o kadar cok seyim var ki; icimde yanan atesi anlatmaya kalbiniz kadar temiz bu sayfalar yetmez. Ama bir tanesi var; ondan bahsetmemek ayip, hata hatta gunah.
O bir Godfather, o bir Kurtlar Vadisi, o bir Monte Cristo Kontu,o bir Prison Break, o EZEL.

Izlerken sinirlenip, izlemedigimde merak ettigim, beni sizofren duygularimla yuzlestiren bu muhtesem intikam macerasinin senaryosundaki aksakliklardan, hic bir akla mantiga sigmayan karakterlerden, her hafta net 90-95 dakika cekim yapmaktan follos olmus oyunculuklardan bahsetmek benim bile haddim degil. Ama sunu soylemeliyim ki; EZEL izlemekten aforizma delisi oldum ciktim. Bir filmde veyahut dizide toplam kac tane ozlu, derin anlamli soz olur? Ben diyeyim iki siz deyin bes. EZEL her agzini actiginda hayat dersi veriyor bize sevgili okuyucular. Sadece o degil, tum kadro ayni dertten muzdarip. Bir ahali bu kadar mi felsefi, bu kadar mi icli olur ey allahim?! Bu nasil bir felek ki ev halkinin kahvalti etmesi keyiften cok bir dram. Hep bir mecaz, hep bir benzetme; kah bir koprunun ortasindalar, kah hayat onlara oyun oynuyor.

Peki siz hic asik oldunuz mu okuyucular? Yoksa cok mu sevdiniz? Intikam atesiyle kavrulurken iciniz, sevdiceginizin kardesini duduklemeye calistiniz mi hic? Hayat guvenmemek icin cok mu kisa gercekten? Kaderiniz olan aşka değil de aşkıyla kaderinizi değiştirene ictiniz mi?

Ben bu sorular icinde boguluyorum. Bir turlu cevabini bulamadigim icin her bolumunu izliyorum. Yapmayayim etmeyeyim diyorum olmuyor.
Just when I thought I was out, they pull me back in...

Not: Muhtesem bir Ask-i Memnu yorumu icin n'ooolur okuyun:
http://hayatiminerkegi.blogspot.com/2009/10/ask-mdan-memnu-un-musun.html

19.10.2009

Saglam kafa sadece saglam vucutta mi bulunur?

Kac zamandir Ask-i Memnu gibi, Michael Jackson'un olumu gibi cok onemli(!) dunya meselelerine parmak basmaktan, blogun asil amacindan saptigini gordum.
Bu vesileyle bugunku dersimiz MS'li bunyeler ve depresyon.

Efendim, eylul ayi itibariyle siddetli zirlama nobetleri vesilesiye bir profesyonelle gorusmeye basladim. Soyle guzel bir yataga uzanip cocukluguma inecegimizi saniyordum -aslinda indik de sayilir-, yanilmisim. Karsilikli acik oturum formatinda bir gorusme gerceklestirdik.

Cikmaya yakin en korktugum sey basima geldi ve doktorum bana antidepresan yazdi. Caaanim norologum Akselim Sivam da vermisti bir antidepresan vakt-i zamaninda ama ben almayi reddetmistim. Cunku hastane koridorunda, bakkal defterine yazilan siparis kivaminda bir receteden randiman alabilecegime inanmiyordum.

Ama psikiyatr verince is ciddiye bindi dogal olarak. Basa gelen cekilir diyerek ilaci satin aldim ve bir sabah sonra kullanmaya basladim.

Yaklasik bir bucuk aydir kullandigim bu saheste ilacin bir numarali hayranyim artik. Reklamini yaparim, dagitcisi olurum, komisyon istemem.
Adi Efexor. Seker gibi pembis pembis bir hap. Basladigim ilk uc gunde asik etti beni kendisine. Once biraz leylaydim askimdan. Kisa surede askimiz sevgiye donustu, ben de kendime geldim. Artik duzeyli, mantikli bir iliskimiz var. Beni seviyor, beni degistiriyor ve gelistiriyor. Ustelik MS sebepli agri, yorgunluk gibi dertlerime derman oluyor.
Eger bir gun giderse, sefil olur muyum diye dusunmeden edemiyorum. Ama doktorum hayatimiza giren her seyin bir amaci oldugunu soyluyor. Iyi yonlerini gormemi, bana kattiklari icin ona tesekkur etmemi ve onu mutlulukla hatirlamami tavsiye diyor. Onu cok seviyorum ama serbest biraktigimda geri gelmesini istemiyorum. Varsin o beni sevmesin. Benim askim ikimize de yeter...

Kissadan hisse:
Efexor'u kullanmaya baslamadan once, internette tonlarca kotu yorum okudum. Yan etkilerinin kotulukleri, birakinca yasananlar ya da nasil ise yaramadigiyla ilgili. Bu sayede bir kez daha anladim ki; konu ne olursa olsun ilaclar her insanda farkli etkiler yaratiyor. O yuzden ''ben antidepresan kullanmam, bu ilac igrenc, ben deli degilim'' ve turevleri gibi dusuncelere hic gerek yok. MS icin igneler kullandigimiz gibi kafadaki kisa devreler icin de ilac kullanmak cok normal. Ayrica bu bizim en dogal hakkimiz, zaten bin tane derdimiz var ustelik bir de MS'imiz var.