MS lafini ilk duyusum cok geriye gitmiyor. Universiteden mezun oldugum yil ne idugu belirsiz bir reklam ajansina girmistim. Orada bizden 3-5 yas buyuk bir abla vardi. Kendisi bu hastaliktan muzdaripti. Oyle hikayelerle gelirdi ki bize, dunyanin en fena hastaligina yakalandi sanirdik.
Yillar gecti gitti, bir gun bana da ayni teshisi koydular. Aklima ilk gelen ajanstaki abla ve onun garip halleri oldu. Sayesinde teshisimden sonraki ilk 2-3 ay kendimi bir depresyondan cikarip oburune soktum. Onun durumunun buyuk kisminin muhtemel bir erkek probleminden ya da nevrotik bir insan olusundan kaynaklandigini anlamam biraz vakit aldi dogal olarak ama dogru yolu buldum mutluyum.
Kissadan hisse: Oyle herseyi bu kadar ciddiye almanin bir alemi yok. Dunyada bin tane MS hastasi insan var. Daha da fazlasi kadar Aids'li var, kanserli var, varoglu var.
Bilmeden etmeden bir delinin krizleriyle kafamda yer etti bu hastalik. Ama nedir bu isin asli astari diye sormadan olmaz. Sordum, ogrendim.
Efendim MS bir bagisiklik sistemi hastaligi olduguna inaniliyor. Bizimki gibi tikirinda calisan bagisiklik sistemleri kimi insanlarda cok calisan kurumsal koleler misali kafayi yermis. Akabinde vucudun kendisini disaridan bir tehlike gibi algilarmis. MS hastalarinda o tehlike arz ettigi sanilan bolge merkezi sinir sistemi. Durum boyle olunca bagisiklik sisteminin her kendi kalesine gol atisinda vucutta bir ariza ortaya cikarmis.
Kisa fakat aciklayici bir animasyonumuz var bir tane. Izleyin, ogrenin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder