13.08.2010

INCEPTION

Su an kiskancliktan catliyorum okuyucu. Orta yerimden ikiye ayrilmam an meselesi.
Ucundan kosesinden "kreatif" demeyi sevdigimiz bir isle alakadar oluyorsaniz eger bilirsiniz ki; her zaman ama her zaman agzinizi acik birakacak birileri vardir.
O insanlarin varligi sizi umutsuzluga surukler; ne yaparsaniz yapin aslinda bazilari gibi olamayacaginizi bilmek, kucuk dunyanizda kendinizin bir bok oldugunu sanarken aslinda bir bok olusunuzun sadece ruyadan ibaret oldugunu yine farketmek...

Evet efendim Inception'i izledim ben bu aksam. Oncelikle sormak istiyorum: Chris Nolan sen insan misin? Eger oyleysen bizler ne oluyoruz???

Ruyalardan gelecekle ilgili ipuclari arayan bir kulturun cocuguyum ne de olsa, "bilinc altimda neler oluyormus acaba" diye sormam uyandigimda. Sorsam da bendeki yaraticilik kirintisi o sorulardan bir kisa hikaye bile cikaramaz.

Biber acidir, gercekler de acidir demek ki gercek biberdir sayin okuyucu. Bu dunyada ruya dedigimiz o kisa filmlerden 2 saatten uzun nefes kesici filmi yaratmayi basarmis bir insan var. Ve ne yazik ki o insan ben degilim.

Neyse hasetimi bir kenara birakip filme nasil olup bittigimi anlatayim.
Sinemaya her gittigimde bir heyecan vardir icimde. Sıkıci ve tek duze hayatlarimizdan koptugumuz o karanlik salonlardan her cikisimda, izledigim filme gore bazen mutant olmak isterim, kimi zaman da eve donusunde arka fonda muhtesem bir sarki calan o kadin.. Bu filmden ciktigimda uyumak istedim, her filmde yasadigim o hissiyati tekrar yasayabilmek ve uyandigim zamani daha iyi analiz edebilmek icin.
Yer cekiminin olmadigi sahnede, otelin koridorlarindaki aksiyon basladiginda zevkten dort kose oldum desem...

Bir Matrix vardi karsimda, ama ucuslarin yuvarlanmalarin cok daha anlam kazandigi. Referans noktam olan filme taptigimi da eklememe gerek yok herhalde. Her kadar japon orneklerine selam cakiyor olsa da Neo'nun havalarda suzuldugu o sahnelerin benim icin yeri ayridir. Eh simdi bir de ruya konseptinin icine yedirilmis siir gibi sahneler gorunce kendimden gecmem cok da abes degil diye dusunuyorum.
Gorsel guzelligi bir yana, filmde her sahnenin ince ince islendigini goruyorsunuz. Bir cok insanin ortak noktasi olan "dusus"un kilit nokta olmasi, ruya icinde ruya konspetinin olay orgusundeki rolu, en sonda kasten akillara konulan soru isareti, of of of... Sen n'aptin be abi!!!

Kim bilir neler kacirdim izlerken, nerelerde ne detaylar gizliydi de ben agzim acik izlemekten oralara dikkat edemedim...

Yaz yaz bitmez efendim bu film. Gidin izleyin izlettirin. Ben pek yakinda ikinci defa bir sinema salonunda "Sen gercek misin?" diye soyleniyor olacagim, beklerim...

1 yorum:

  1. bu filmi beğenmeyen bir azınlık var sanıyorum ve yine sanıyorum ki o azınlığın içindeyim. rüya tem'i bir sinema filmi için harika bir malzeme teşkil eder. keza ben daha önce rüya ya da hayal dünyasını merkeze alan birçok film izledim. rüya olmasa da "zihindeki anıları silme arzusu" gibi bir konuyla yoğrulmuş spotless mind eternal sunshine filmini bu alanda tek geçiyorum. matriks'le (özellikle matrix 1) karşılaştırmam bile...

    peki ilgimi çeken bir konu olmasına rağmen başlangıç'ı neden beğenemdim:

    1- filmde çatışma sahnelerinin gereğinden fazla oluşu ve bir müddet sonra insanı sıkması.

    2- filmin -özellikle de matrix gibi- sağlam bir felsefeye dayanmıyor olması.

    3- belli sahnelerin gereğinden uzun tutulması vb.

    tüm bunların yanı sıra zevkler ve renler meselesi vardır ya hani neden bulamazsınız. bir şeyi ya sever ya da sevmezsiniz. bu durumu da işin içine katarak beğenmediğimi dile getirmek istedim.

    di caprio'nun shutter island filmi beni oldukça etkilemiştir bunu da bir kenara yazayım:D

    YanıtlaSil