12 Eylul 2010'da referandum yapilacak; bence ve bir cok bilir kisiye gore genel secimlerden cok daha onemli bir referandum bu. Ustelik anli sanli tarihimizin en cok zaiyata sebep olmus darbesinin 30. yildonumunde; iktidarin manidar bir sakasi.
Gelin gorun ki; referandum ile Ramazan Bayrami'nin son gunu cakisiyor ve muhtelif kafalardan; "Mahsus yapiyolar, oy veremeyelim diye" sesleri yukseliyor. Bu cumlede imkansizlik varmis gibi gorunuyor olsa da, aslinda is pasa gonullerin yarida birakmak istemedikleri sefadan ibaret.
Mahsus veya degil; bu ulkede oy verip vermemek keyfi degil, zorunluolmali artik. Bunun zihinlere yerlesmesi, bir sey icin oy verilecekse her seyin birakilmasi gerektiginin anlasilmasi gerek.
Yani tatille secim cakisiyorsa; erken doneceksin yolcu ya da oturacaksin evinde, bu kadar basit.
Aslinda bu kadar basit dogru ama bir o kadar da zor ki...
1980 darbesi bir cok kapanmayacak yara acti ama bence bu yaralardan en buyugu; benim de icine dahil oldugum neslin vurdumduymazligi. Evren Pasa'm nasil yaptiysa cok iyi bir is cikardi ve apolitikligi tavan yapan bir genclik yaratmayi basardi; Sezar'in hakki Sezar'a...
Politik islerde alinan kararlarin, yillar icinde sekillendigini gorecek kadar buyuduk, okuduk ama nedense "bir oydan ne olacak ki"cilikten bir turlu kurtulamadik. Ama bir kismimiz televizyon karsisinda begenmedigimiz politikacilara sovup saymasini cok guzel ogrendik.
Diyecegim odur ki; olur da bu referandumda oy vermezseniz ve karsiti oldugunuz dusunce galip gelirse o zaman kendi kendinize televizyona bakip kufretmeye bile hakkiniz olmaz.
Kissadan Hisse
"Boyle konusuyorsun da sen tatile gitmiyor musun oy vermek icin." diye soracak olursaniz icinizden, cevaplamak boynumun borcudur. Sormasaniz da soyleyecektim zaten :)
Tatile gidiyorum evet, pazar sabahi donmeye calisiyorum ama yedeklerdeyim, olur da yer acilmazsa gitmeyecegim tatile. 3 gun evde otursam bir sey olmaz, daha once yapmadigim sey degil...
25.08.2010
22.08.2010
Ruhumun Gidasi
El atmadigim bir bu kalmisti... Bu gercegi dakikalar once farkettim, zaten zamani da gelmisti.
Dun aksam Istiklal Caddesi'nde ikamet eden Mask'a gittim. Bir tanidigin erkek arkadasinin grubu caliyordu. Guzel performans sergiledi cocuklar, solistin sesi de sukela, daha ne olsun degil mi?
Ama o is oyle degil arkadas, o is oyle olmamali. Yillardir seyrek de olsa bu tip yerlere gidip canli muzik dinleme serefine nail olmus biri olarak artik "Yeter!" diye haykirasim var.
İstaiklal caddesi uzerinde kac tane canli muzik mekani var acaba ve kac tanesinde dun gece Sultans of Swing soylendi acaba?
Kassak 3 basamakli sayilara ulasirmisiz gibime geliyor. Ama ben artik bunlari dinlemek istemiyorum gencler.
Cover grup olmanin ve tabii mekana para kazandirmanin sanindan bu durum onun farkindayim. Ama Sunday Bloody Sunday calmaniz icin -ki o da en az Muse sarkilari kadar piyasa bir sarki en nihayetinde- yalvariyorsam eger, o iste bir terslik vardir.
Yillar once Ingiliz produktor bir arkadasim bana: "Bir cover her zaman orijinalinden daha degisik ve guzel olmalidir, yoksa o cover'i yapmanin bir anlami kalmaz" demisti. Taksim cover'cilarindan boyle bir beklentim yok tabii ki, ama zaten Radio Eksen'de dinledigim sarkiyi tanimadigim bir adamin sesinden dinlemesem de olur. Yarin obur gun radyoda orijinaline rastlarim nasil olsa.
Merak ediyorum neden hic birinin aklina Whiskey In A Jar'i calmak gelmez, ya da ne bileyim bir Fire in Cairo olmadi bir Gimme Shelter? Neden cidden anlayamiyorum. Bu ismi gecen sarkilar super klasikler sonucta, caldiginizda orada bulunan kitle illa ki cosacaktir. Muse caliyorsun da ne oluyor, her Muse sarkisi basina komisyon aliniyorsa o zaman susarim.
Ama "seyirci bunu istiyor" kafalari varsa sayet o zaman kuserim. Vallahi de billahi de kuserim efendim.
Bilmem kac yillik alternatif rock, grunge, metal trash ve turevlerine kiran dusmedigi inancindayim. Cok agir bir sarki olursa onu yumusatacak yetiye sahiptir herhalde bu gencler diye de dusunuyorum ustelik. E haydi ne duruyorsunuz, helva yapsanizaaaaa!
Kissadan Hisse: Bu hayatta MS'mis, sevgilim beni terketti sendromuymus, param yokmus gibi seyler zor tabii ama bos be. Hepsi gecer.
Ustelik bir sarkiya bakar her sey. O sarkiyi iyi secerseniz, yillar oncesine gidersiniz bazen, ya da gulmekten catladiginiz o geceyi hatirlarsiniz. O yuzden ruhun gidasidir ya muzik.
Cumlemize bol muzikli, yaratici cover'li gunler.
Aaaa unutmadan dun geceki abiler Killers caldi. Canli muzik dunyasinda cko sevindirici bir ilk ve gelisme :)
Dun aksam Istiklal Caddesi'nde ikamet eden Mask'a gittim. Bir tanidigin erkek arkadasinin grubu caliyordu. Guzel performans sergiledi cocuklar, solistin sesi de sukela, daha ne olsun degil mi?
Ama o is oyle degil arkadas, o is oyle olmamali. Yillardir seyrek de olsa bu tip yerlere gidip canli muzik dinleme serefine nail olmus biri olarak artik "Yeter!" diye haykirasim var.
İstaiklal caddesi uzerinde kac tane canli muzik mekani var acaba ve kac tanesinde dun gece Sultans of Swing soylendi acaba?
Kassak 3 basamakli sayilara ulasirmisiz gibime geliyor. Ama ben artik bunlari dinlemek istemiyorum gencler.
Cover grup olmanin ve tabii mekana para kazandirmanin sanindan bu durum onun farkindayim. Ama Sunday Bloody Sunday calmaniz icin -ki o da en az Muse sarkilari kadar piyasa bir sarki en nihayetinde- yalvariyorsam eger, o iste bir terslik vardir.
Yillar once Ingiliz produktor bir arkadasim bana: "Bir cover her zaman orijinalinden daha degisik ve guzel olmalidir, yoksa o cover'i yapmanin bir anlami kalmaz" demisti. Taksim cover'cilarindan boyle bir beklentim yok tabii ki, ama zaten Radio Eksen'de dinledigim sarkiyi tanimadigim bir adamin sesinden dinlemesem de olur. Yarin obur gun radyoda orijinaline rastlarim nasil olsa.
Merak ediyorum neden hic birinin aklina Whiskey In A Jar'i calmak gelmez, ya da ne bileyim bir Fire in Cairo olmadi bir Gimme Shelter? Neden cidden anlayamiyorum. Bu ismi gecen sarkilar super klasikler sonucta, caldiginizda orada bulunan kitle illa ki cosacaktir. Muse caliyorsun da ne oluyor, her Muse sarkisi basina komisyon aliniyorsa o zaman susarim.
Ama "seyirci bunu istiyor" kafalari varsa sayet o zaman kuserim. Vallahi de billahi de kuserim efendim.
Bilmem kac yillik alternatif rock, grunge, metal trash ve turevlerine kiran dusmedigi inancindayim. Cok agir bir sarki olursa onu yumusatacak yetiye sahiptir herhalde bu gencler diye de dusunuyorum ustelik. E haydi ne duruyorsunuz, helva yapsanizaaaaa!
Kissadan Hisse: Bu hayatta MS'mis, sevgilim beni terketti sendromuymus, param yokmus gibi seyler zor tabii ama bos be. Hepsi gecer.
Ustelik bir sarkiya bakar her sey. O sarkiyi iyi secerseniz, yillar oncesine gidersiniz bazen, ya da gulmekten catladiginiz o geceyi hatirlarsiniz. O yuzden ruhun gidasidir ya muzik.
Cumlemize bol muzikli, yaratici cover'li gunler.
Aaaa unutmadan dun geceki abiler Killers caldi. Canli muzik dunyasinda cko sevindirici bir ilk ve gelisme :)
13.08.2010
INCEPTION
Su an kiskancliktan catliyorum okuyucu. Orta yerimden ikiye ayrilmam an meselesi.
Ucundan kosesinden "kreatif" demeyi sevdigimiz bir isle alakadar oluyorsaniz eger bilirsiniz ki; her zaman ama her zaman agzinizi acik birakacak birileri vardir.
O insanlarin varligi sizi umutsuzluga surukler; ne yaparsaniz yapin aslinda bazilari gibi olamayacaginizi bilmek, kucuk dunyanizda kendinizin bir bok oldugunu sanarken aslinda bir bok olusunuzun sadece ruyadan ibaret oldugunu yine farketmek...
Evet efendim Inception'i izledim ben bu aksam. Oncelikle sormak istiyorum: Chris Nolan sen insan misin? Eger oyleysen bizler ne oluyoruz???
Ruyalardan gelecekle ilgili ipuclari arayan bir kulturun cocuguyum ne de olsa, "bilinc altimda neler oluyormus acaba" diye sormam uyandigimda. Sorsam da bendeki yaraticilik kirintisi o sorulardan bir kisa hikaye bile cikaramaz.
Biber acidir, gercekler de acidir demek ki gercek biberdir sayin okuyucu. Bu dunyada ruya dedigimiz o kisa filmlerden 2 saatten uzun nefes kesici filmi yaratmayi basarmis bir insan var. Ve ne yazik ki o insan ben degilim.
Neyse hasetimi bir kenara birakip filme nasil olup bittigimi anlatayim.
Sinemaya her gittigimde bir heyecan vardir icimde. Sıkıci ve tek duze hayatlarimizdan koptugumuz o karanlik salonlardan her cikisimda, izledigim filme gore bazen mutant olmak isterim, kimi zaman da eve donusunde arka fonda muhtesem bir sarki calan o kadin.. Bu filmden ciktigimda uyumak istedim, her filmde yasadigim o hissiyati tekrar yasayabilmek ve uyandigim zamani daha iyi analiz edebilmek icin.
Yer cekiminin olmadigi sahnede, otelin koridorlarindaki aksiyon basladiginda zevkten dort kose oldum desem...
Bir Matrix vardi karsimda, ama ucuslarin yuvarlanmalarin cok daha anlam kazandigi. Referans noktam olan filme taptigimi da eklememe gerek yok herhalde. Her kadar japon orneklerine selam cakiyor olsa da Neo'nun havalarda suzuldugu o sahnelerin benim icin yeri ayridir. Eh simdi bir de ruya konseptinin icine yedirilmis siir gibi sahneler gorunce kendimden gecmem cok da abes degil diye dusunuyorum.
Gorsel guzelligi bir yana, filmde her sahnenin ince ince islendigini goruyorsunuz. Bir cok insanin ortak noktasi olan "dusus"un kilit nokta olmasi, ruya icinde ruya konspetinin olay orgusundeki rolu, en sonda kasten akillara konulan soru isareti, of of of... Sen n'aptin be abi!!!
Kim bilir neler kacirdim izlerken, nerelerde ne detaylar gizliydi de ben agzim acik izlemekten oralara dikkat edemedim...
Yaz yaz bitmez efendim bu film. Gidin izleyin izlettirin. Ben pek yakinda ikinci defa bir sinema salonunda "Sen gercek misin?" diye soyleniyor olacagim, beklerim...
Ucundan kosesinden "kreatif" demeyi sevdigimiz bir isle alakadar oluyorsaniz eger bilirsiniz ki; her zaman ama her zaman agzinizi acik birakacak birileri vardir.
O insanlarin varligi sizi umutsuzluga surukler; ne yaparsaniz yapin aslinda bazilari gibi olamayacaginizi bilmek, kucuk dunyanizda kendinizin bir bok oldugunu sanarken aslinda bir bok olusunuzun sadece ruyadan ibaret oldugunu yine farketmek...
Evet efendim Inception'i izledim ben bu aksam. Oncelikle sormak istiyorum: Chris Nolan sen insan misin? Eger oyleysen bizler ne oluyoruz???
Ruyalardan gelecekle ilgili ipuclari arayan bir kulturun cocuguyum ne de olsa, "bilinc altimda neler oluyormus acaba" diye sormam uyandigimda. Sorsam da bendeki yaraticilik kirintisi o sorulardan bir kisa hikaye bile cikaramaz.
Biber acidir, gercekler de acidir demek ki gercek biberdir sayin okuyucu. Bu dunyada ruya dedigimiz o kisa filmlerden 2 saatten uzun nefes kesici filmi yaratmayi basarmis bir insan var. Ve ne yazik ki o insan ben degilim.
Neyse hasetimi bir kenara birakip filme nasil olup bittigimi anlatayim.
Sinemaya her gittigimde bir heyecan vardir icimde. Sıkıci ve tek duze hayatlarimizdan koptugumuz o karanlik salonlardan her cikisimda, izledigim filme gore bazen mutant olmak isterim, kimi zaman da eve donusunde arka fonda muhtesem bir sarki calan o kadin.. Bu filmden ciktigimda uyumak istedim, her filmde yasadigim o hissiyati tekrar yasayabilmek ve uyandigim zamani daha iyi analiz edebilmek icin.
Yer cekiminin olmadigi sahnede, otelin koridorlarindaki aksiyon basladiginda zevkten dort kose oldum desem...
Bir Matrix vardi karsimda, ama ucuslarin yuvarlanmalarin cok daha anlam kazandigi. Referans noktam olan filme taptigimi da eklememe gerek yok herhalde. Her kadar japon orneklerine selam cakiyor olsa da Neo'nun havalarda suzuldugu o sahnelerin benim icin yeri ayridir. Eh simdi bir de ruya konseptinin icine yedirilmis siir gibi sahneler gorunce kendimden gecmem cok da abes degil diye dusunuyorum.
Gorsel guzelligi bir yana, filmde her sahnenin ince ince islendigini goruyorsunuz. Bir cok insanin ortak noktasi olan "dusus"un kilit nokta olmasi, ruya icinde ruya konspetinin olay orgusundeki rolu, en sonda kasten akillara konulan soru isareti, of of of... Sen n'aptin be abi!!!
Kim bilir neler kacirdim izlerken, nerelerde ne detaylar gizliydi de ben agzim acik izlemekten oralara dikkat edemedim...
Yaz yaz bitmez efendim bu film. Gidin izleyin izlettirin. Ben pek yakinda ikinci defa bir sinema salonunda "Sen gercek misin?" diye soyleniyor olacagim, beklerim...
11.08.2010
ACUN ILICALI
Bilirsiniz Acun Ilıcali efendimiz acilarin icinden kullerini silkip yeniden dogmus bir televizyon kisisi.
Yillar, cook yillar once dunyanin uclarinda gezip, sokakta gordugu guzel kadinlara Turkce laf atmasiyla ve Ingilizce oldugunu sandigimiz bir dilde kendileriyle sohbet etmesiyle unlenmisti.
Sonralari yarisma dunyasinin duayeni adayligina soyundu. Simdi ise ne zaman televizyonu acsam karsimda.
Kendisine saygi duyardim; oyle ya da boyle adam cidden ayagina gelen sansi iyi degerlendirip bu dunyayla otekini satin alacak para kazanmayi basardi. Is sadece para kazanmak degilse eger; seveni de var, daha ne olsun?..
"Seyirci bunu istiyor" klisesini korgoze parmaksiz bir sekilde somurebilmesi de ayri bir becerisi.
Velhasil gecen aksam "Var misin Yok musun?"a rastladim. - Evet kabus geri dondu-. Iste o aksam kendisine olan saygim tiksintiye donustu. Aslinda sasirmam cok sacma cunku bu ulkenin sorunlarinin bir cogunu bunyesinde barindiriyor ne de olsa, bende salaklik...
Yarismayi daha beynelminel bir hale getirmek istediginden mi nedir bilinmez, birden fazla yabanci uyruklu insan barindiriyor seferki Var Misin Yok Musun. Bu yabanci uyruklu kisilerden biri de Ispanyol, esi ise Turk.
Buraya kadar her sey normal; her zamanki sevecenligiyle(!) Ispanyol yarismaciyla sohbet ediyor Acun'um. Esine donuyor sonra, ve ismini soruyor. Turkcesi degme sunuculara tas cikaracak kadar duzgun olan hanimefendi cevap veriyor: "Bianca".
Acun'un suratinda sacma bir ifade. Nasil anlatsam; boyle bir saskinlik ama ayni zamanda kil bir gulumseme, uzerine ah caaanim ifadesi...
"Aaa diyor" Acun'um "Nasil yahu, turk musun sen?". Kadincagiz "Evet" diyor urkekce. Basina gelecekleri biliyor tabii, o kadar cok yasamis ki bu durumu. Ama acar televizyoncu Acun durur mu, devam ediyor elinde saziyla;
"E neden ismin yabanci?" diye soruyor.
Kadin elindeki mikrofondan rahatsiz, ailesinin yabanci isimleri sevdigini soyluyor. Acun'daki saskinlik tavan yapmis hanimefendiyi sıkıstirdikca sıkıstiriyor. Ablasinin isminin de Diana oldugunu soyleyen kadin ailesinin kafiyeli isimler istedigi icin boyle bir isim sectiklerini soyluyor. Acun'um gulup geciyor ve iskence orada sonlaniyor.
Sonlaniyor da, bendeki sinir de o anda tavan yapiyor.
Gecen yil bir Roxy gecesinde Papatya(!) ismindeki salakliga mahkum bir kiz da bana neden ZipZip diye sormustu. Annemlerin '68 kusagindan oldugunu soylemistim, alakasi varmis gibi. Karsiliginda da "Aaaaa ne ilginc!" diye bir tepki almistim.
Ilahi Papatya, sen cok yasa emi!
Acun' a olan killigimin sebebine gelince; arkadas, bu ulkede azinlik diye adlandirilan bir kesim var. Hepsi T.C. vatandasi, Turkce'yi sen ve senin turevlerinden kat be kat daha iyi konusan, yeri geldiginde memleket meselelerine senden daha ilgili ve duyarli, ulkesini senden cok seven ama ailesinden birilerini mutlaka bu cahillik yuzunden baska ulkelere yollamis olan...
Acun'um simdi direk sana seslenecegim, umarim bir sekilde okursun bu yaziyi...
Omr-u hayatinda bir tanesini tanima sansina nail olamadin diyelim -ki bunu cok dogal karsilarim-, kitap da mi okumadin, hayatinda bir madam hikayesi de mi duymadin? Madam hikayesi duymussundur ama seninki Manukyan Hanim'inki olmustur ancak. Tanistin mi acaba kendisiyle, ona da sordun mu acaba ismi neden boyle bir degisik diye?!
Haydi hikaye de duymadin diyelim, nerede tarih bilgisi, bu ulkenin yakin tarihinden hic mi haberin yok? Varlik Vergisi'ni Abdullah Efendi icin mi cikardilar saniyorsun? Beklentimi gittikce dusuruyorum farkettiysen. En son gelebilecegim nokta Salkim Hanim'in Taneleri. Ustelik Hulya Avsar oynuyor, onu da mi izlemedin be adam!
Asil sorun ne biliyor musun Acun Bey, sen ve senin gibi insanlar yuzunden isimlerimizi gogsumuzu gere gere soyleyememiz. Uzayli muamelesi gormekten sıkıldik, adimizi her sorduklarinda arkasindan "Turk musun?" demelerinden biktik. Bianca televizyondaydi diye cekindi sanirim, ben de olsam cekinirdim herhalde. Ama gunluk hayatta oyle tepki vermiyorum artik biri bana senin yaptigini yapinca, "Yahudiyim" diye yapistiriyorum. Alisik degilsiniz tabi direk soylenmesine, bakakaliyorsunuz suratima. Ayip bir sey varmis gibi, pot kirmissiniz gibi konuyu degistiriyorsunuz hemen, ogrenmek soru sormak yerine.
Bu ulke boyle karisik oldugu icin guzel. Bir caminin yaninda gordugun o guzel binayi Rumlar yaptirdigi icin, ya da ne bileyim rakinin yaninda Ermeni mezesi topik yedigin icin guzel aslinda. Kimisi de ben topik sevmem diyor inatla, tadina hayatinda bakmamis olsa da...
Yillar, cook yillar once dunyanin uclarinda gezip, sokakta gordugu guzel kadinlara Turkce laf atmasiyla ve Ingilizce oldugunu sandigimiz bir dilde kendileriyle sohbet etmesiyle unlenmisti.
Sonralari yarisma dunyasinin duayeni adayligina soyundu. Simdi ise ne zaman televizyonu acsam karsimda.
Kendisine saygi duyardim; oyle ya da boyle adam cidden ayagina gelen sansi iyi degerlendirip bu dunyayla otekini satin alacak para kazanmayi basardi. Is sadece para kazanmak degilse eger; seveni de var, daha ne olsun?..
"Seyirci bunu istiyor" klisesini korgoze parmaksiz bir sekilde somurebilmesi de ayri bir becerisi.
Velhasil gecen aksam "Var misin Yok musun?"a rastladim. - Evet kabus geri dondu-. Iste o aksam kendisine olan saygim tiksintiye donustu. Aslinda sasirmam cok sacma cunku bu ulkenin sorunlarinin bir cogunu bunyesinde barindiriyor ne de olsa, bende salaklik...
Yarismayi daha beynelminel bir hale getirmek istediginden mi nedir bilinmez, birden fazla yabanci uyruklu insan barindiriyor seferki Var Misin Yok Musun. Bu yabanci uyruklu kisilerden biri de Ispanyol, esi ise Turk.
Buraya kadar her sey normal; her zamanki sevecenligiyle(!) Ispanyol yarismaciyla sohbet ediyor Acun'um. Esine donuyor sonra, ve ismini soruyor. Turkcesi degme sunuculara tas cikaracak kadar duzgun olan hanimefendi cevap veriyor: "Bianca".
Acun'un suratinda sacma bir ifade. Nasil anlatsam; boyle bir saskinlik ama ayni zamanda kil bir gulumseme, uzerine ah caaanim ifadesi...
"Aaa diyor" Acun'um "Nasil yahu, turk musun sen?". Kadincagiz "Evet" diyor urkekce. Basina gelecekleri biliyor tabii, o kadar cok yasamis ki bu durumu. Ama acar televizyoncu Acun durur mu, devam ediyor elinde saziyla;
"E neden ismin yabanci?" diye soruyor.
Kadin elindeki mikrofondan rahatsiz, ailesinin yabanci isimleri sevdigini soyluyor. Acun'daki saskinlik tavan yapmis hanimefendiyi sıkıstirdikca sıkıstiriyor. Ablasinin isminin de Diana oldugunu soyleyen kadin ailesinin kafiyeli isimler istedigi icin boyle bir isim sectiklerini soyluyor. Acun'um gulup geciyor ve iskence orada sonlaniyor.
Sonlaniyor da, bendeki sinir de o anda tavan yapiyor.
Gecen yil bir Roxy gecesinde Papatya(!) ismindeki salakliga mahkum bir kiz da bana neden ZipZip diye sormustu. Annemlerin '68 kusagindan oldugunu soylemistim, alakasi varmis gibi. Karsiliginda da "Aaaaa ne ilginc!" diye bir tepki almistim.
Ilahi Papatya, sen cok yasa emi!
Acun' a olan killigimin sebebine gelince; arkadas, bu ulkede azinlik diye adlandirilan bir kesim var. Hepsi T.C. vatandasi, Turkce'yi sen ve senin turevlerinden kat be kat daha iyi konusan, yeri geldiginde memleket meselelerine senden daha ilgili ve duyarli, ulkesini senden cok seven ama ailesinden birilerini mutlaka bu cahillik yuzunden baska ulkelere yollamis olan...
Acun'um simdi direk sana seslenecegim, umarim bir sekilde okursun bu yaziyi...
Omr-u hayatinda bir tanesini tanima sansina nail olamadin diyelim -ki bunu cok dogal karsilarim-, kitap da mi okumadin, hayatinda bir madam hikayesi de mi duymadin? Madam hikayesi duymussundur ama seninki Manukyan Hanim'inki olmustur ancak. Tanistin mi acaba kendisiyle, ona da sordun mu acaba ismi neden boyle bir degisik diye?!
Haydi hikaye de duymadin diyelim, nerede tarih bilgisi, bu ulkenin yakin tarihinden hic mi haberin yok? Varlik Vergisi'ni Abdullah Efendi icin mi cikardilar saniyorsun? Beklentimi gittikce dusuruyorum farkettiysen. En son gelebilecegim nokta Salkim Hanim'in Taneleri. Ustelik Hulya Avsar oynuyor, onu da mi izlemedin be adam!
Asil sorun ne biliyor musun Acun Bey, sen ve senin gibi insanlar yuzunden isimlerimizi gogsumuzu gere gere soyleyememiz. Uzayli muamelesi gormekten sıkıldik, adimizi her sorduklarinda arkasindan "Turk musun?" demelerinden biktik. Bianca televizyondaydi diye cekindi sanirim, ben de olsam cekinirdim herhalde. Ama gunluk hayatta oyle tepki vermiyorum artik biri bana senin yaptigini yapinca, "Yahudiyim" diye yapistiriyorum. Alisik degilsiniz tabi direk soylenmesine, bakakaliyorsunuz suratima. Ayip bir sey varmis gibi, pot kirmissiniz gibi konuyu degistiriyorsunuz hemen, ogrenmek soru sormak yerine.
Bu ulke boyle karisik oldugu icin guzel. Bir caminin yaninda gordugun o guzel binayi Rumlar yaptirdigi icin, ya da ne bileyim rakinin yaninda Ermeni mezesi topik yedigin icin guzel aslinda. Kimisi de ben topik sevmem diyor inatla, tadina hayatinda bakmamis olsa da...
8.08.2010
INGILIZCE POST - POST IN ENGLISH
This post is written especially for the two lovely ladies i met in Bodrum, Aysegul's cousins Julia and Denise. They wanted to read some of my stuff so i decided to give them a hint.
----------------------
Last week i was in Bodrum with Aysegul for the summer vacation and i realised the staff who work in Bodrum is much friendlier than Istanbul. They smile all the time, they're very attentive and they're not smirky at all.
For instance in our last night we sat on this cafe where they serve desserts and coffee. Aysegul was a bit down, the waiter noticed it and said the ultimate cure for a lady who's blue is chocolate and he asked her if she would care for a cone of chocolate ice cream. How nice and clever! Not Einstein clever of course but at least they know how to please you and know how to sell their product.
But in contrary in Istanbul you get mildly sometimes very stupid staff with careless and smirky attitude but of course exception proves the rule.
Once i went to MAKRO buy some Prosecco which is an italian sparkling wine.
Maybe you don't know what it is and that's understandable but i don't think it is for someone who works in MAKRO's wine section.
So i asked the lady where i could find them. She looked at me and smiled.
Ohh reader that smile, you should have seen it! I didn't say anything and we stared each other for about 30 seconds, still no progress. So i asked again and the smile was transforming into something that i only can call "imbecil".
I changed my question and asked her whether they were selling any Prosecco. Same staring kept going, i repeated my question and all i got in return was that stupid smile again.
There i was having a monologue with some lady who probably hated her job and learnt from someone that if she didn't know an answer to a question, she'd better smile and make the customer mad as hell. I mean c'moon, we're not in school if you don't know something just say so and find someone who does!!!
This whole incident lasted about 5 minutes. Can you imagine, 5 minutes of staring, it's like we're flirting! Dude i'm not lesbian i wanted to shout. I opened my mouth and these words came out of it:
"I guess that this stupidity on your face implies you don't know what i'm talking about..."
--------------------------------------------------
2,5 years ago when i had a relapse on my right arm my doctor prescribed me with steroids. What i did was to go to a hospital's emergency room, find a nurse, have my iv placed, wait for the drug to have it's promenade through my veins for an hour and leave.
It was the third day of the treatment so there wasn't too much development on my arm -meaning: it was still useless-.
I found a nurse and asked her to place my iv, she did it then she left. After an hour i realised all the drug was inside the veins so i called the nurse, another one showed up. She said it was better to leave the catheter on for the next day. I told that my veins were too thin, they would be blocked in the morning and they would have to place the iv again so it was better to take it off and i'd be much comfortable for me. We respectfully argued for a while than i gave up and let her leave it on.
Before continuing my story i have to say that i know they're trained and all but i know my body and i know what's going to happen because it happened before and it happened that day, again!!!!
Anyway she wrapped the catheter with some sort of medical cloth. I tried to put on my jacket on my own but wasn't able to so i asked her to help me with my right arm, the catheter was injected on the left.
She must have thought i was some kind of a princess wannabe, she said smiling:" Oh, are we delicate?"
First; that"we" talk, not cute at all. Second; there must have been something delicate about me that made me come there in the first place, right? Can't you just do your job, please save the small talk for someone who can bare it!
I didn't answer, but when she was helping with my left arm she suddenly left the jacket as if she helped me enough, i said: "Could you please help me 'till the end, i can't do it on my own"
Dear reader; i'm giving you the rest of the conversation exactly the way it happened:
Me: Could you please help me 'till the end, i can't do it on my own.
Nurse: Why?
Me: I'm having a relapse so my right arm doesn't "work" properly and i have the catheter on the left so...
Nurse: HAHAHAHA Are you kidding?
"Am i kidding?!!!! Are you kidding? Are you really a nurse or you took your degree from a grocery store? Even a vet is more understanding than you are, c'mon!! What kind of a question is that?"
As i was imagining beating her up with the fire extinguisher and screaming those words, i calmly said:
- My sense of humor is way better than this so no i'm not kidding. And i should say that you should quit your job as a nurse and never work in a field which consists on providing services. I mean any kind of service, get yourself a nice wealthy husband and knit.
I know i was a little harsh, ok maybe too harsh but imagine my frustration, a woman who works in healthcare asking me if i was kidding!!!!
The next day i saw her but asked for another nurse, of course :)
THE MORAL OF THE STORY:
If you don't like your job, if you're not good at it, if you don't know much about it, oh dear god please quit. Stop torturing yourself and more importantly stop torturing us.
----------------------
Last week i was in Bodrum with Aysegul for the summer vacation and i realised the staff who work in Bodrum is much friendlier than Istanbul. They smile all the time, they're very attentive and they're not smirky at all.
For instance in our last night we sat on this cafe where they serve desserts and coffee. Aysegul was a bit down, the waiter noticed it and said the ultimate cure for a lady who's blue is chocolate and he asked her if she would care for a cone of chocolate ice cream. How nice and clever! Not Einstein clever of course but at least they know how to please you and know how to sell their product.
But in contrary in Istanbul you get mildly sometimes very stupid staff with careless and smirky attitude but of course exception proves the rule.
Once i went to MAKRO buy some Prosecco which is an italian sparkling wine.
Maybe you don't know what it is and that's understandable but i don't think it is for someone who works in MAKRO's wine section.
So i asked the lady where i could find them. She looked at me and smiled.
Ohh reader that smile, you should have seen it! I didn't say anything and we stared each other for about 30 seconds, still no progress. So i asked again and the smile was transforming into something that i only can call "imbecil".
I changed my question and asked her whether they were selling any Prosecco. Same staring kept going, i repeated my question and all i got in return was that stupid smile again.
There i was having a monologue with some lady who probably hated her job and learnt from someone that if she didn't know an answer to a question, she'd better smile and make the customer mad as hell. I mean c'moon, we're not in school if you don't know something just say so and find someone who does!!!
This whole incident lasted about 5 minutes. Can you imagine, 5 minutes of staring, it's like we're flirting! Dude i'm not lesbian i wanted to shout. I opened my mouth and these words came out of it:
"I guess that this stupidity on your face implies you don't know what i'm talking about..."
--------------------------------------------------
2,5 years ago when i had a relapse on my right arm my doctor prescribed me with steroids. What i did was to go to a hospital's emergency room, find a nurse, have my iv placed, wait for the drug to have it's promenade through my veins for an hour and leave.
It was the third day of the treatment so there wasn't too much development on my arm -meaning: it was still useless-.
I found a nurse and asked her to place my iv, she did it then she left. After an hour i realised all the drug was inside the veins so i called the nurse, another one showed up. She said it was better to leave the catheter on for the next day. I told that my veins were too thin, they would be blocked in the morning and they would have to place the iv again so it was better to take it off and i'd be much comfortable for me. We respectfully argued for a while than i gave up and let her leave it on.
Before continuing my story i have to say that i know they're trained and all but i know my body and i know what's going to happen because it happened before and it happened that day, again!!!!
Anyway she wrapped the catheter with some sort of medical cloth. I tried to put on my jacket on my own but wasn't able to so i asked her to help me with my right arm, the catheter was injected on the left.
She must have thought i was some kind of a princess wannabe, she said smiling:" Oh, are we delicate?"
First; that"we" talk, not cute at all. Second; there must have been something delicate about me that made me come there in the first place, right? Can't you just do your job, please save the small talk for someone who can bare it!
I didn't answer, but when she was helping with my left arm she suddenly left the jacket as if she helped me enough, i said: "Could you please help me 'till the end, i can't do it on my own"
Dear reader; i'm giving you the rest of the conversation exactly the way it happened:
Me: Could you please help me 'till the end, i can't do it on my own.
Nurse: Why?
Me: I'm having a relapse so my right arm doesn't "work" properly and i have the catheter on the left so...
Nurse: HAHAHAHA Are you kidding?
"Am i kidding?!!!! Are you kidding? Are you really a nurse or you took your degree from a grocery store? Even a vet is more understanding than you are, c'mon!! What kind of a question is that?"
As i was imagining beating her up with the fire extinguisher and screaming those words, i calmly said:
- My sense of humor is way better than this so no i'm not kidding. And i should say that you should quit your job as a nurse and never work in a field which consists on providing services. I mean any kind of service, get yourself a nice wealthy husband and knit.
I know i was a little harsh, ok maybe too harsh but imagine my frustration, a woman who works in healthcare asking me if i was kidding!!!!
The next day i saw her but asked for another nurse, of course :)
THE MORAL OF THE STORY:
If you don't like your job, if you're not good at it, if you don't know much about it, oh dear god please quit. Stop torturing yourself and more importantly stop torturing us.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)